26 Mart 2013 Salı

Erik Daskapital

Sevgili günlük,

Senede bir sezon yazdığım bloguma yine hoş geldim. Neden geldim? Çünkü o meş'um mevsim yine geldi çattı: Erik başlangıcı. Ve benim sinirlerim tepeme çıktı. Neden? Bakınız şu yüzden. Ben burada heyecanla oleleley bahar geldi loyloy diye sevinirken, erik gelecek diye mutlu olurken, erik geliyor ve saçma sapan bir endeksten açılıyor. Şu aşağıda görmüş olduğunuz kadarı 20 TL.


Yuhhaaa! Orda taş çatlasa 20 tane erik var yahu, ayıptır. Tanesi 1 TL'ye simit yerim lan, bir tane erik ne? Olmadı sakız alırım, hem hiç bitmez. 1 Tl'ye 1 erik mi olur? Bu nasıl manyak bir düzen? Bu nasıl bir sistem? Kardeşim erik bu, altı üstü yediğim bir meyve, sanki de altın suyuna bandırılmış havyarlı biftek mi yiyoruz. Ağaç yani altı üstü, ağacın bir parçası. Hayır tropik değil, bir şey değil, bu ne? Anlayamıyorum, bu erik olayını hiç anlayamıyorum.

Bir de kuşkonmaz var bu kafada. O da ayrı bi şey, 10 tanesini 30 liraya filan satılıyor, insan üzülüyor garnitür yapmaya. Sanki ana menü kuşkonmaz olmalı da yanında garnitür olarak biftek vermek gerek gibi hissediyor. Töbe yarappim.

 Neyse konumuz kuşkonmaz değil... Ama erik meselesi artık sinirimi bozuyor. Her sene daha pahalanıyor. Bu konuda bir şeyler yapmak gerek. Ne olacak yani bu gidişin sonu, erik almak için bankadan kredi mi çekeceğiz kardeşim? 2079 yılında mesela... Eriksever dünyalılar gırtlaklarına kadar borç batağına batmıştır, erik kartelleri borçlarını ödeyemeyenleri alıp bir tarlaya ekiyor ve pil yapıyordur. Erik kartelleri robottur tabii.

 Buna bilim-kurgu diyip geçmeyin, erik piyasasının arkasında çok derin güçler var, bak demedi demeyin. Ben uyarmış olayım da sonra vay efendim, niye pil olduk filan olmasın...

17 Nisan 2012 Salı

Erik Kedicanınısenin

Sevgili Günlük,
Erik çıktı, bunu tespit ettim geçen gün. Hatta bir avuç eriğe bir araba peşinatı sayarak, kendisini yoksunluk kriziyle boğuşmakta olan bünyeme zerkettim. Senenin siftahını yapmış olmak beni mutlandırsa da, senelerdir biriktirdiğim bireysel emekliliği bir avuç eriğe bağlamış olmaktan ötürü, devamını getirmedim, getiremedim. El mecbur, erik borsasının düşmesini bekliyoruz biz zavallı bağımlılar. O zaman kadar çantamda tuzluk,  boğazımda bir yutkunma ve gözlerimde yaşlarla her an karşıma çıkabilecek bu yeşil meyveye hazır bir şekilde bekliyorum.



Öte yandan, bugün gördüğüm bir fotoğraf da beni inanılmaz duygulandırdı. Küçük büyük demeden herkesi ağına düşüren bu yeşil zehirin, saf ve masum hayvancıkları bile ele geçirebildiğini gördüğümde duygulanmalara gark oldum. Dedim, ah canım, sen nasıl düştün bu batağa? İşte bakınız, bu fotoda, erik uğruna gözü dönmüş, etobur kimliğiyle tanınan bir kedinin tüm tehlikelerine rağmen, ağaçlarda erik avlarkenki yakalanışına ve yüzündeki drama tanık olacaksınız.


İşte kanıtlar ortada... Genç yaşlı demeden, insanları ve gördüğümüz kadarıyla kedileri batağa sürükleyen bu mendebur yeşil zehirden korunmak için amatem'e bir proje sunmak niyetindeyim. Yaktın bizi erik, kedi canını senin erik, sen dev bir kedisin erik, oh şapırt.

Foto için Siminya'ya tenk yu.

21 Mart 2012 Çarşamba

Erik Globılvormingen der Hausen

Sevgili günlük,

Yine o meşhum sezona geldik. Yine aylardan bahar olması gereken bir ay ve yine bahar olmayan bir mevsim çünkü bunun adı mart bebeğim, get it?

Fuck you bitch, mart ayı, sana diyorum. Hayır zaten manyaktın, bir de üstüne globıl vorming şeysi geldi, iyice dünyamız şaştı. Hal böyleyken, biz insanlar ne yapacağımızı şaşırmışken, ağaçlar napsın? Çiçek mi açsınlar, yaprak mı çıkarsınlar, meyve mi versinler yoksa donup ölsünler mi? Allah kahretsin yaa, ne kaprisli aymışsın arkadaşım, senin yüzünden bütün erik ağaçları tarumar oldu.

Bi de şimdir bu küresel ısınma mevzuatı yüzünden, havalar ısındığından, yeşil erik yerini gerizekalı sarı eriğe daha hızla bırakacak diye bir endişem var, yok değil. Bu da sinirimi bozuyor.

Bu arada bu mart manyaklığına ve küresel ısınmasyona ve dünyanın bozulan dengesine ve zavallı ağaçların bitmeyen çilesine rağmen bugün, erik çıkmış diye bir haber geldi, zira benim çok derin bağlantılarım var. Erik mafyası, derin erik filan, geliyor haberler. Dediler ki bana sms yoluylan: “Erik çıkmış!” Henüz doğruluğunu teyit etmiş değilim, pics or it didn’t happen dedim kendilerine, geri dönüş olmadı. Ve lakin ki çağla gerizekalısı manavdaydı bugün, dün orda değildi. Bu demektir ki, bahar officialy geldi ve erik de bugün çıkmadıysa dahi eli kulağındadır.

Yani özetle şunu demek istiyorum, hani erik hiç çıkmayacak herhalde, yaz geldi, hala kar yağıyor diyenleriniz varsa, müsterih olunuz, erik geliyor. Bu sene de çıkacak. Globıl vormingin erik üstündeki etkileri bu sene devreye girmedi...


Erik piyasasındaki son haberler, erik pazarındaki dalgalanmalar, erik endeksi gibi ekonomi dünyasından gelişmelerle daha sonra yine yazacağım.

Muhabiriniz Deniz, Erik İçinden Haber Bülteni’ni sundu.




16 Mayıs 2011 Pazartesi

Erik İyisaatteolsunlar

Sevgili günlük,

Bu günlük konusunda çok başarılı olmadığım ortada, senede bir sezon yazıyorum, sonra bırakıyorum. Aslında bu yapım günlüğün içeriğiyle uyum içerisinde. Zira bu davranış biçimine ruh biliminde "Papaz erik agresyonu" adı verilir. Yani nedir, genel itibariyle hiç kimseyi arayıp sormayıp, ortalarda gözükmezken senede 1 ya da 2 ay delirip, herkesin hayatının merkezine oturmaya çalışan, kabuğuna çekilmeden önce sürekli bir sosyalleşme arayan insanlardır bunlar. Tanıdık değil mi? Evet tanıdık. İsmiyle müsemma bir sendrom.

Psikolojide bu sendromdan muzdarip insanlar ile o küçük yeşil şeytan arasındaki fark ise şudur ki: O insanlara garip denir, "manyak mısın olm ne aramıyon bunca zaman da şimdi arıyon, yürü giittt!" filan denir, o insanlar arkadaş ortamlarında "bırah la o götü" diye tasvir edilir. Haliyle bu tiplerin arkadaşlıkları da bu cycle'a 3 seneden fazla dayanmaz zaten. Yalnız ölür papaz erik agresifleri....

İnsan tarafında hal böyleyken, öte yandan bu sendroma sahip eriklere hiçbir zaman siktir git denmemesi hayatın da adaletsizliğinin bir yansımasıdır.

Bir yanda bir insan, bir yanda küçük salak yeşil bir şey. İkisi de sana aynı muameleyi yapıyor ama sen, sadece insan olanını çıkarıyorsun hayatından.

Neden? çünkü o yeşil şey, şeytandır. Kutsal kitaplarda, mitolojide bile geçer, elf olur, cin olur, goblin olur, grinch olur, o olur, bu olur ama vardır hep: "Ruhunu ele geçiren yeşil yaratık"

Evet evet o eriktir, ne olacağdı ki başka? Ve bağımlılık yaratır, seni ele geçirir. O yüzden insanlara denir ama eriklere siktir denmez. Yoksa dünyan şaşar. Çarpılırsın. Sonsuza dek, erik diye sayıklarsın. Ve bununla yaşanmaz.

M.Ö 890 yılına ait bir mağara resmindeki "iblisus vazgeçilmezus" ya da bugün bilinen adıyla "papaz erik"

Sözlerimi Göktürk Yazıtlarından bir alıntıyla bitiriyorum:
"Ey oğul, eruk senu yemeden, sen onu ye."

19 Şubat 2010 Cuma

Erik Obarak

Sevgili Günlük,
Bugün sanki bahar geldi gibi. Yani dışarıya bakınca, öyle bir izlenim doğmuyor değil. Bu iyi bir şey derdim normalde, İstanbul manyağında yaşamıyor olsak. Bu iyi bir şey, çünkü havaların erken ısınması demek, ağaçların daha erken havaya girip, çiçek açması ve eriğin erken gelmesi demek.



Amma velakin yaşadığımız yerin adı İstanbul. Havasına, kızına güvenilmez tabir edilen cinsten bir yer. Bugün iyi ama mart ayı meşhurdur buranın. Mart ayı hakikaten de kazma kürek atırır burada. E bu ne demek? Bu götlek hava, bugün böyle güzel güzel olarak, zavallı, saf ve temiz ağaccıkları çiçek açmak için kandırıyor demek. Onlar da "oleeey, obarak bahar gelmiş, açılalım saçılalım" diyip, sonra mart ayı gelip de soğuğu ve hatta karı kışı yiyince, o çiçekleri aynen dökecek demek. Zaten bu havalar, ağaçlara yaptığı muameleyi aynen kızlara da yapar. "oleeey, obarak bahar gelmiş, açılalım saçılalım" diyen kızlar, sonra mart ayı gelip de soğuğu ve hatta karı kışı yiyince, aynen de hastalanırlar. İstanbul'un kızları ve İstanbul'un ağaçlarının kaderi hep ortak, götkafa İstanbul'un havası yüzünden bir öyle bir böyle oldular senelerdir.

Amaaan işte.

Neyse ki ben bu yalancı baharlara aldanmam. Ve her ne kadar bugün neredeyse kabandan gömleğe doğrudan geçilecek, kazak aktarmasız bir gün de olsa, aynovbetir. Beni kandıramazsın hava, sana baksam, 2 haftaya erik gelir demem gerek ama biliyorum ki nisan'a kadar oynatıcan hepimizi. Alacağın olsun hava senin.

Olsun ama, çok da kızamıyorum, bu da bir başlangıçtır. Böyle böyle değişir dünya, böyle böyle gelir bahar, böyle böyle çiçek, böyle böyle erik.

Obarak.

31 Ocak 2010 Pazar

Erik Blogir

Sevgili günlük,

Bugün FF çalkalanıyor, blogirlar marka hakkında yazar mı yazamaz mı diye. Ben burda aylardır, erik denen götkafalı meyveye methiyeler düzüyorum, farkında diiller oysa.

Evet itiraf etmenin zamanı geldi: EriksoBirlik'ten para alıyorum. hayattaki tek amacım bu yazıları okuyan zavallı erikseverleri ağıma düşürmek, o kütür kütür, sulu erik resimlerine bakmalarını sağlayarak, ağızlarının sularını akıtmak. Böylece de erik borsası yüksek fiyattan bile açılsa (ki hep öyle olur), talebi yukarıda tutmak.

Bunun karşılığında aldığım para erik kurundan ödeniyor. Ömrüm boyunca yetecek kadar eriğim var bankada...



Ah ulen ah. Keşke lan günlük. Keşke o kadar eriğim olsa. EriksoBirlik beni duy, samimi söylüyom ruhumu satarım, her gün erik maddelemeleri yapar, erik hakkında tamamen atarım. Allanızın aşkına, eriğhk getirin lan bağaaa!

Gözüme gözükme lan tuzluk sen de! Sinirimi bozuyosun.

27 Ocak 2010 Çarşamba

Erik Yerik

Sevgili günlük,

Bir sene ara verdim nerdeyse bu bloga. Neden? Çünkü arada erik çıktı. Ben de o sırada kendisinden başka bir şey düşünemediğimden, daldım. oysa ki erik ayları boyunca, her gün yazacak, erikle geçirdiğim günleri anlatacaktım. Ama unuttum.

Seni beklemek, seni yemekten daha anlatılasıymış be erik. Ayrılık sevdaya dahil uleyn.

Neyse 1 sene dil 9 ay filan geçti, erik ayları bitti. Salak yaz geldi, sarı ve yumuşak erik ayları başladı. Eriği ne kadar seversem, sarı ve yumuşak olanına o kadar kılım bak. Onu yiceme karpuz yerim yazın. O ne pörsük, salak bi meyvedir sarı erik. Hayattaki her şey gibi erik de gençken güzel, yaşlanıp, pörsüyünce suratına bakan yok. Adaletin bu mu dünyaaa? Evet bu.

Neyse salak sarı erik aylarından sonra, no erik ayları başladı. Bende de ufaktan bi hasret başladı tabii. O yüzden işte bloga geri döndüm.

Şu anlattıklarımdan anlayacağınız üzere bende mevsimler şöyle: Pre-erik, erik, sarı erik, no erik.

Şimdi heyecanlı Pre-erik dönemine girmek üzereyiz. Bende el titremesi filan başladı, tuzluk hazır masada, bekliyoruz.Çok değil 3-4 ay sonra seni masamda görmek istiyorum erik efendiiii!

Sensiz tuzluklar çok yalnız, çoluk çocuk bitap düştük, hadi güzelim, şu kara kışa aldırma da elini çabuk tut, sevenlerinin gözü yollarda kaldı.